20 Aralık 2009 Pazar
Bir Yıldız Kaydı
1 Kasım 2009 Pazar
Ö...
30 Ekim 2009 Cuma
29 Eylül 2009 Salı
12 Eylül 2009 Cumartesi
İnanç
İyi ki varsın Tuba, iyi ki doğdun...
İkiniz de iyi ki varsınız canlarım.
9 Eylül 2009 Çarşamba
Dramatize
17 Ağustos 2009 Pazartesi
Yazlığın Verandasında Uno Oynamak
Oyunun son eli. Annem sinirden küplere binmiş çünkü diğer tüm elleri ben kazanmışım. Kağıtta öyle bir tablo var ki annem baktıkça sinirleniyor. Aklından yaptığı hesapları duyabiliyorum karşısında otururken: “Şimdi elinde dört tane 50 puanlık olsa, ben de oyunu Draw Four’la bitirsem çekse bir de dört tane. Ohh ohh. Kazanırım valla.” Kağıtlar dağıtılıyor. Bir annem bir ben bir annem bir ben. İkimizin de elinde bir kart kalmış, bakışıyoruz. Annem elindeki kartı atıyor ve son el olsa da kazanmış olmanın heyecanı var yüzünde. Ben kartımı açıyorum. “0” puan. Annemin yüz ifadesi görmeye değer.
Önceki el öyle bir sayı yemişim ki oturamıyorum yerimde. Sevgili kuzenim ve biricik annem kıs kıs gülüyorlar. Söylenip duruyorum. “Kaç yedireceğim şimdi göreceksiniz. Bana ha!” İlk kartı açıyorum. Atma sırası bende. Şimdi bilmeyenler için açıklayayım çok güzel bir kartımız var bu oyunda. “Skip” kartını attığınızda sizden sonraki oynama hakkını kaybeder ve bir sonraki oynar. Ben elimden çekiyorum söz konusu kartı, sinirle yere atarken dudaklarımdan şu cümle dökülüyor. “Skip atacam ha!” Annemin dik dik bakması kuzenim katıla katıla gülmesi garip bir ortam oluşuyor sıcak aile yuvamızda ve sonra hepimiz gülmeye başlıyoruz.
Uno oynamak deyince herkesin dağıtılırken eline gelmesini bitişte de elinde olmamasını istediği kartlardır siyahlı siyahlı Wild kartları. Çünkü eğer oyun devam ediyorsa bu kartların elinizde olması güç demektir ama biterken her ikisi de elli puan eder. El bitiyor herkes elinde kalan kartları hesaplayacak yirmi beş yaşındaki uyanık kuzenimin elinde bir Wild patlamasının dışında bir de yerden çekiyor bir Wild ve sonra “Şunu 20 yapalım ya! Hadi ya!” şeklindeki pazarlık çabası fevkalade eğlenceli.
Artık pek de yabancı olmadığınız kuzenimle oynuyoruz bu sefer karşılıklı. Kartları dağıtma sırası onda -ki bu bizim evde herkesin arkasına bakmadan kaçtığı bir şeydir. Bir deste kartı öbür desteye sokmaya çalışırken elinde dağınık kartlar yığını oluşuyor. O kartlara bakıyor. Ben kartlara bakıyorum. Sonra birbirimize bakıyoruz. Hüzünlü bir sesle mırıldanıyor. “Karıştıramadım.” Ben de aynı hüzünlü sesle cevap veriyorum. “Fark ettim.” Sonra kartları bir araya topluyor, bir güzel cebelleştikten sonra kartları dağıtıyor. Bu süre zarfında bende hiçbir yardım çabası yok.
30 Temmuz 2009 Perşembe
İhtimaller
18 Temmuz 2009 Cumartesi
16 Temmuz 2009 Perşembe
Son
Hayatta bazı şeylerin sonuna geldim sanırım. Bir süreçti bu ve bitiyor galiba; ama süreç nasıl olursa olsun, biteceğini bilsen bile doğumundan beri içindeysen onun zor oluyor terk etmesi. Terk etmesen de sen o bırakıyor bir yerden sonra zaten. İşte ben tam o çizgideyim. Şimdi bazı şeyleri terk etmeliyim. Terk etmesem bile onlar bırakacak yakın bir zamanda beni. Geçişli bir şey bu. Kendini hazır hissetmek ya da hissetmemek fark ettirmiyor. İşin aslı korkuyorum biraz da. Ama kim korkmaz ki? Bildiğim o yaşam tarzı değişiyor ve ben başka türlü yaşamayı bilmiyorum. Kaçak dövüş benim ki. Hayatım bu. Eğer biriyle bozuştuysan, bir şehir dar gelmeye başlamışsa, içinde bulunduğu düzenden sıkılmışsan sık biraz dişini tayininiz çıkacaktır birkaç aya. Gittiğine pişman olursan oradan özlediğin kişileri ararsın, yazları gidersin. Kolay. Ama artık değil. Uzun bir yol artık önümdeki. Artık kaçamayacağım ve kaçamayacaksam nasıl yaşayacağım? Kaçma şansımın olmayacağı apaçık ortada. Yine de ironik bir şey var orada. Kaçabilecek olma hissinden midir bilinmez hayatım boyunca kaçtığım tek şey kendimdim. Ondan da hiçbir zaman kaçamadım zaten. Korktuğum şey artık kaçamayacağımı bilerek yaşamanın beni zor duruma düşürme ihtimali. Kaçabilecek olma ihtimali bana savaşma güdüsünü kazandırmış fark ettirmeden. Savaş, kaybedecek olursan kaçarsın. Buna karşı koymak zor çünkü kendimle bile bir savaş içindeyim. Bırakmam gereken şey tam olarak ne buna karar veremiyorum. Onu belirlersem ondan kaçabilecek miyim? Bu tam bir muamma. Fakat savaşmayı bırakacak gibi görünmüyorum çünkü savaşmaktan başka yaptığım bir şey yok gerçekten. İlginç ama yok. Gözlerimi kapatmalı ve düşünmeyi bırakmalıyım belki de. Bırakmam gereken bir şeyler var bundan eminim. Belki de işi oluruna bırakırım ve zamanı geldiğinde onların gitmesine izin veririm. Ama bu bile benim için bir savaş ve onların kazanmasına izin vermek acı verici. Hele de şimdi kaçamıyorken. Hayatla ilgili değil bu. Benim için ilk defa değil. Uzun zamandır ilk defa yalnızca kendimle ilgili bir şeyden bahsediyorum. Koşullarla ya da hayatın sana sunacaklarıyla hiçbir ilgisi yok. Ben, kendim, içimdeki savaş ve terk edişlerimle ilgili bu. Benimle ilgili. İşte bu yüzden uğraşması daha zor ya.