Sabaha karşı oturmuş bilgisayarımın başına üç gün önce öğrendiğim şeyle ilgili yazıyorum. Üç gün önce öğrendiğim bir şeyle ve bunun hayatımdaki etkisiyle ilgili yazıyı şimdi yazıyorum, evet. Çünkü yeni yeni kabullendim bu durumu daha. Yeni yeni farkına vardım bunun ne demek olduğunu ve ilerleyen zamanlarda ne demek olabileceğini. Annem benim yanımdaki bilgisayarda incelerken uzunca bir listeyi ben de kendi bilgisayarımda sıradan bir günün kritiğini yapıyordum her zamanki geyik grubumla. Neden dedim, nasıl dedim bilmiyorum; ama dedim işte anneme şu adam nereye gitmiş bak diye. Eklemekten de çekinmedim hani "Bir de buraya geliyorlarmış." diye. İroni tam bu noktada baş gösterdi ve traji-komik bir hayatım olduğu gerçeği uzun zamandır saklandığı yerden çıktı. Aklımdan geçen bir şeyin olma
ihtimali nedir? Peki onca il varken dünya üzerinde yüzünü bir daha hiçbir zaman görmek istemediğim
tek kişinin ondan kaçmak için yerleştiğim şehire taşınma
ihtimali nedir?
İhtimaller uğraşılamayacak kadar kafa karıştırıcıdır. Ben size söyleyeyim. Evet olur. Olabilir. Üç sene boyunca bir adama doğduğun şehri, her tatilde nasıl da sevinçle gittiğin şehir anlatırsın. Sevdiğin bir adama... Zaman geçer durumlar değişir. Öyle bir hal almıştır ki iş artık, sen okulunun son senesinde maddi ve manevi açıdan dağılmakta olan ailene taşınma konusunda baskı yaparsın. Sırf ondan kaçmak için. Sırf artık onun yüzüne bakmaya katlanmayacağın için. Sırf adını duymak bile seni çileden çıkarmaya yettiği için. Her yaz heyecanla beklenen o liste tekrar yayınlanır, kim nereye gitmiş bakarsın ve görürsün ki artık hayatını hep hayalini kurduğun o şehirde devam ettireceksindir. 14 sene boyunca hasret duyduğun o şehirde. Bu hikayenin güzel yanı. Sonunun böyle olması gerçekten hoş olurdu. Ki olmama
ihtimali aklımda bile yoktu. Evet, burada başka sorunlarla karşılaşacaktım belki ama artık o eski sorunu arkamda bırakmış olacaktım. Burada yeni hikayelere başlayacaktım ama o hikaye bitmiş olacaktı. Yorulduğum o savaş artık bitmiş olacaktı. Bu fikre kendimi o kadar alıştırdım ki. İlk birkaç ay bu fikirin verdiği rahatlıkla hiçbir şey beni rahatsız edemez oldu. Ama üç gün önce bir başka uzun liste daha yayınlandı işte. Yaşamım boyunca annemin adını arayıp bazen görmeyince rahatladığım o liste şimdi annemin adı yokken üzerinde hayatımı etkilemeye başladı.
İhtimaller... Küçük bir şehir değil burası. Milyonlarca insan var bu şehirde ve söz konusu insanlar benim okuduğum benim yaşadığım yerlerde bulunacak insan tipinde sayılmazlar. Ama bundan bir sene önce o insanın bulunduğum şehire gelme
ihtimali vardı. Benim ona en sevdiğim yerleri, en çok gittiğim mekanları anlattığım, onunsa pek bir alakası olmayan, hatta ailecek taşınmak istedikleri yerler listesinde bile pek bir üst sıralarda yer almayan bu şehire gelme
ihtimali vardı. Küçük minicik bir
ihtimal. Öyle ki ben göz ardı etmiştim. Ailem göz ardı etmişti. Hatta kendileri bile göz ardı etmişti bu
ihtimali. Ben ebedi kaçışımı yaparken ebedi olduğuna yürekten inanmıştım. Hepsi
ihtimallerdi ne de olsa. Her şey
ihtimallerden ibaretti. Yarın uzaylılar tarafından kaçırılma
ihtimalim de vardı.
İhtimaller bu yüzden rahatsız etmedi beni. Şimdi herkes aynı şeyi söylüyor. Koca şehirde karşılaşma
ihtimalimiz ne kadar ki? Koca şehirde aynı semtte oturma
ihtimaliniz ne kadar ki? Bir adamın yeni atandığı şehirdeki eski bir çalışma arkadaşını arayıp ona şehirle ilgili bazı konuları danışma
ihtimali ne kadar ki? Peki bu şehirle alakaları olmayan bu insanlarının tayinlerini buraya isteme
ihtimali ne kadardı? Yüzdelerimle uğraşmayın benim. Var olan
ihtimaller canımı sıkıyor ve bitmesi gereken bir hikayeye yalnızca ara verilmiş olması fikri çileden çıkartıyor insanı. Bu şehir benimdi. Benim olmalıydı. Burası benim kurtuluşumdu. Sığınağımdı. Artık kendimi güvende hissetmiyorum, evet. Onlarca katili, hırsızı, tinerciyi, tecavüzcüyü barındıran bu şehirde ben asıl şimdi kendimi güvende hissetmiyorum. Çünkü tek bir insan bazen size onlarca insandan daha fazla zarar verebilir. Ve
ihtimaller can yakıcı olabilir.