31 Ağustos 2008 Pazar

Korkarak Yaşıyorsan..

Öyle Bir Hayat Yaşadım ki
Cenneti de Gördüm Cehennemi de
Öyle Bir Aşk Yaşadım ki
Tutkuyu da Gördüm Pes Etmeyi de
Bazıları Seyrederken Hayatı En Önden
Kendime Bir Sahne Buldum Oynadım
Öyle Bir Rol Vermişler ki
Okudum Okudum Anlamadım
Kendi Kendime Konuştum Bazen Evimde
Hem Kızdım Hem Güldüm Halime
Sonra Dedim ki Söz Ver Kendine
Denizleri Seviyorsan, Dalgaları da Seveceksin
Sevilmek İstiyorsan, Önce Sevmeyi Bileceksin
Uçmayı Seviyorsan, Düşmeyi de Bileceksin
Korkarak Yaşıyorsan, Yalnızca Hayatı Seyredersin
Öyle Bir Hayat Yaşadım ki
Son Yolculukları Erken Tanıdım
Öyle Çok Değerliymiş ki Zaman
Hep Acele Etmem Bundan Anladım
Kendi Kendime Konuştum Bazen Evimde
Hem Kızdım Hem Güldüm Halime
Sonra Dedim ki Söz Ver Kendine
Denizleri Seviyorsan, Dalgaları da Seveceksin
Sevilmek İstiyorsan, Önce Sevmeyi Bileceksin
Uçmayı Seviyorsan, Düşmeyi de Bileceksin
Korkarak Yaşıyorsan, Yalnızca Hayatı Seyredersin...

Hayatı sevyretmekten vazgeçmek... Evet, artık vazgeçmeliyim... Vazgeçmeli... Hayatı seyretmeyi bırakmalı ve kendime bir rol almalıyım.. Herhangi bir rol! Sahnede bulunmalıyım.. Çektiğim acıdan sıyrılmalıyım.. Acı.. Acı dediğin nedir ki! Sadece acı... Bırak! Unut ve sıyrıl.. Yaşa! Gerçekten yaşa! Var ol! Nefes al ve hisset!

Uzaklaşmak..

Her şey uzak sanki bana her şey... İnsanı mahvedebilecek bir yalnızlık içindeyim. Sadece ara vermek istiyorum. Hayatımın "Pause" tuşuna basıp biraz dinlenmek istiyorum! Bir süre dondurulmak... En yakın arkdaşım dediğim insan şimdi bana çok uzak ve benden çok farklı. Tek bir arkadaşım bile yok. Hayatımda beni gördüğünde içten gülen tek bir insan... Sadece bir tane olsa, sadece bir... Bunun için her şeyimi verirdim!
Her şeyden uzaklaşmak istiyorum sınava bir sene kaldı ve hayatım boyunca töbe ettiğin bir şey de son sene okul değiştirmek ama burada kurtulmak istiyorum. Dün aklıma ansızın ya da zaten içinde olan bir fikir geldi. Tayin! Belki de bekletmemeliyim diye düşündüm annem tayinini istemeli ve bu insanlşardan bir sene daha beklemeden kurtulmalıyım! Ama boşluklar öyle büyük boşuklar var ki hala! Bir tayin daha ha! Tekrar alışmak katlanmak ve para, ev, okul! Ailem bile yavaştan dağılmaya başlamışken, herkes kendi havasında ve ev soğukken! Nasıl ayakta kalırız tüm bu problemlere karşı! Bu kadar bencil olmak beni rahatlatır mı?

Her Şey Yoluna Girecek..

Nedense inanamıyorum buna. Ya da içimden inanmak gelmiyor mu demeliyim? Ortadaki somut şeyler bu mutsuzluğu açıklayamazken nasıl olur da bu kadar umutsuz ve yılgın olabilirim. Zor günler geçiriyorum. Biliyorum. Zor bir hayatım olacak çünkü ben umarsız biri değilim ve her şeyin biraz fazla farkındayım bunu da biliyorum. Ama niye bu kadar ümitsizim? Neden hiçbir şeyin beni mutlu edemeyeceğini düşünüyorum. Büyük bir sarılışın ya da koca bir öpücüğün bile. Annemin bile, babamın bile.. Neden saf ve küçük olduğum o günleri bu kadar net hatırlıyorum sanki. Keşke biraz daha silik olsaydı. Çocukluğun o masum ve muazzam mutluluğunu hatırlamasaydım. Belki de işte o zaman bu elimdeki de yeterdi ama şimdi bir insanın ne kadar daha mutlu olabileceğini biliyorum ve artık beni Lustral'in 50 miligramlığı da 100 miligramlığı da mutlu etmiyor. Ne geçti ki benim başımdan kendimi bu kadar "acınası" hissediyorum. Herkesin başına gelebilcek bir iki ufak ayrıntı sadece. Boşanma istatistikleri tavana vurmuşken ben mükemmel anne ve babamın medeni ve herkes için çok daha hayırlı olcak boşanmasından mı rahtasızlık duyuyorum? Ya da beni ben olduğum gibi kabul etmeyen arkadaşıma aslında hepsi doğru bile olmayan binlerce şey söylediğim için mi? Belki de doğrudur kimbilir? Ona ettiğim tüm hakaretler küçümsemeler... Evet hepsi de doğruydu ama benden nefret etmesini istememiştim. Onun dedikleri de doğru olsun istemememiştim.



Ben korkuyorum.. Hem de çok. Tüm bunlardan korkuyorum. Koca gülümseyişleriyle üstüme gelen o insanlar korkutuyor beni. Çünkü yavaş yavaş bana hükmertmeye başladılar. Ruhuma giriyorlar. Doğla değiller ve benim de doğal olmama izin veriyorlar. Hepsinden nefret ediyorum. Hepsinden ve herkesten... Buradan gitmek istiyorum. Mücadele edemiyorum yoruldum. Gitmek istiyorum. Kurtulmak... Kurtar beni Tanrım..

Gözyaşlarımızın Tadı Aynı..

gördüğüm rüyanın etkesinden olsa gerek
garip bir hisle uyandım bu sabah
ya bugün o günse hayatın son günüyse
içimi kordu sardı bu sabah

sevdigim şeyleri düşündüm sevdiğimi insanları
gördüğüm ve görmediğim yerleri
son kez uyandıysam ve yapamadığım şeyler varsa
içimi korku sardı bu sabah

ya çok yalnızsam ya da bomboşsam
zaten bıkmışsam zamanı harcamışsam

sen ben o herkes aynı hikayede
başı ve sonu aynı gerisi farklı
bir yerden tutunduysak hayata
boşa geçirmemeli bırakmamalı

derdimiz yaramız acılarımız farklı olabilir
göz yaşlamızın tadı aynı
değişik çok başka gibi gözüken yaşamlar varsa da
pişmanlık herkes için acı olmalı

ya çok cahilsem hiç sevmemişsem
cesur olmamışsam zamanı harcamışsam

sen ben o herkes aynı hikayede
başı ve sonu aynı gerisi farklı
bir yerden tutunduysak hayata
boşa geçirmemeli bırakmamalı

Hiç düşünmüş müydünüz bunu: Derdimiz, yaramız, acılarımız farklı
olabilir gözyaşlarımızın tadı aynı! Herkes aynı koşuşturmada herkes
aynı telaş içinde. Aynı boş telaş... Ve kimse düşünmüyor... Ya bugün
o günse hayatın son günüyse. Gerçketen belki de son dakikalarınız
bunlar ya da son saatleriniz ne yaptınız peki bu hayat için siz ne
hakkınızkendinize ve dünyaya. Ve paniklediniz değil mi? Ya son
saatlerimse diye! Yapmanız gereken doya doya yaşamaktı bu son
saniyeleri. Bilgisayarı kapatım pikniğe gitmelisiniz belki, ya da uzun
süredir aramadığınız birisini aramalısınız. Her saniyeniz son saniye,
her gününüz son gün olabilir. Hala burda mısınız? Ben hala buradayım...
Korkarak ve panik içinde belki de son dakikalrımı bekliyorum!

Geleceksin Biliyorum..

Geleceksin bir gün biliyorum. Korkuyorum.. Seni bulamamaktan korkuyorum ama bir gün geleceksin biliyorum. Sıradan bir genç kızım belki, filmlerdeki o saf, masum, dokunmaktan uzak aşkı arıyan ama ben herkes değilim ben hiç kimseyim.. Sahtelikten kaçmaya çalisan ve doğruları gören sınırlı insanlardan biri olduğunu inanan biriyim. Ben eşsizim. Tıpkı sen gibi..
Ben hissettiğini biliyorum. Beni hissettiğini bildiğim için vazgeçiyorum bu korkumdan. Bir gün mutlaka geleceksin. Kollarını açıp beni göğsüne yaslayacaksın ve işte “dokunmaya” karşi tüm yargılayıcılığımı silip atacaksın. Bana değil ruhuma dokunacaksın. Seninleyken ne kadar ileri gittiğime bakmayacaksın. Ne kadar mutlu olduğuma bakacaksın. Sen beni herkesten biraz daha fazla seveceksin, biliyorum..
Oradasın görebiliyorum. Kaçmana gerek yok, korkma benden.. Sen tüm endişelerimi atıp beyaz bir dünyaya sokarken beni benden aynı dünyaya getireceğim seni. Bedeninin değil seni hissedeceğim sana dokunduğumda. Duygularını ve tüm o kaygılarını hissedeceğim.. Nefret, kin, kıskançlık, kaygı gibi tüm duyguları atacağız sözcük hazinemizden ve tabi ki kalbimizden. Sadece birbirimizi hissedeceğiz. Hayatımızda ilk defa gerçekten “tam” olduğumuzu göreceğiz.
Henüz erken biliyorum. Şimdi gelmeni beklemiyorum, ama gelebileceğin ihtimalini de uzak tutmuyorum kendimden. Ama erken acele etme sadece unutma ben burada olacağım. Ve seni bekleyeceğim. Geleceksin biliyorum. Hayalperest değilim. Sıradan da.. Ben sadece hiç kimseyi.. Filmlerdeki o aşkı bekleyen bir hiç kimse.. Benim beklediğim bir senaryo değil.. Zaten önemli olan ne beklediğim de değil.. Önemli olan gelecek olman. Biliyorum geleceksin ve bana sevgiyi ögreteceksin. Sevmeyi..
Herkes kadar aşkını bekleyen ama hiç kimse olmayan bir kızdan.. Benden..

Boşluklar..

Hayatımda kendi ellerimle yarratığım boşlukların ızdırabı çekiyorum şimdi. Bile bile bağımlı olduklarımın yokluklarına katlanmak zorundayım. Yavaş yavaş yıkılan hayatımın altında ezilip kalmak istemiyorum. Biri kolumdan çekip kurtarmalı beni. Sevgiyle ısınmış bir el... Sevgiye açım halbuki insanların %90'nun görmediği göremediği birt sevgiyle burun burunayım. Sevgiyem açım çünkü sevgiye bağımlıyım. Dokunmayın kırılırım, sevmeyin incinirim, bakmayın kızarırım... Biraz manyak hafif paranoyak bir ruh haliyle sevgiye bile bahaneler var bu bünyede. En ihityacım olan şeye sevgiye. Kaybettiğim dostlarım, terkettiğim sevgililerim, gergin ebeveylerim... Mükemmel hayatıma ne oluyor böyle! Başıma yıkılmak üzere!

Bir Duygu...

Bazen sana doğru gelir ama göremezsin. Koşuyordur üstelik.. Burnunun dibine kadar girer. Arasıra seslenir. Göremezsin. Hissedemezsin varlığını, yokmuş gibi gelir sana ama o oradadır. Senin onu farketmen için oradadır. Sen gör diye, sadece senin için orada dikilir.

Bazen de seni görmez bile. Varlığını hissetmez. Koşan sensindir. Onun için oradasındır. O görsün diye. Varlığını hissetsin diye. Ama o bilmaz. Ona doğru koşarsın, farketmez. Seslenirsin ona duymaz seni. Bırak kendisi için orada olduğunu anlasın, orada olduğunu bile anlmaz.

Bazen de görürsün.. Ona doğru koşarsın ve o da sana doğru koşar. Varlığını tüm benliğinle hissedersin. sanki damarlarındaymış gibi gelir. Aynısı onun içinde geçerlidir. Bir bütünmüşsünüz gibi. Mesafeler sevginizi zaltmaz. Ne olursa olsun, koşulsuz seversiniz birbirinizi. Bazen mesafe ne kadra kısa olursa olsun özlersin onu. Sakınırsın herkesten. Kimse bilmesi istersin. Panik hissedersin, tatlı şefkat dolu bir panik. Ruhunu canlı tutan meltem gibi içini gıdıklayan bir panik.

En az biri tanıdık gelir. Aşk... Aşk her zaman sevmek değildir. Arzudur, tutkudur ve hatta bazen saplantıdır. Asşk birgün murlaka bitecektir. Birgün mutlaka bitecek.. Ama gerisinde bırakabilceği koca bir sevgi varsa ve de güven.. İşte o anda aşktan oldukça uzak muazzam bir duygu hissedilir. Hiçbir şairin, hiçbir yazarın, hiçbir ressamın ve hiçbir insanın anlatamadığı muhteşem bir duygu. Güven dolu. Sıcak, huzur verici. Çok az kişinin bulabildiği o tek gerçek oymuş gibi gelen duygu. Herkesi bütün kötülüklerden koruyan duygu.. Hakkında bilinen tek şey bir duygu olduğudru zaten.. Yoğun ve tüm hayatı etkileyecek bir duygu.. Vazgeçilmeyecek..

Sevmek...

Sevmek; farkında olmaksa yaşadığının

Sevmek; bakmak değil görmekse eğer

Aklın başından gitmesi değil,

Duymak ve bilmekse eşit olarak;

Yemeden, içmeden kesilmeden

Çoğalmaksa sevmek eksilmeden,

Çağına tanıklık ederek

Ve kahrolmamaksa arabeske inat.

İçin içine sığmamaksa

Bir coşku, bir şenlik, bir erdemse sevmek;

İnsanları, çocukları, kuşları unutmadan

Verem olmamaksa sevmek senin aşkından

Daha sağlam basıyorsam toprağıma,

Unutmak, şaşkınlık, azap değilse;

Bilinç, öğreti ve sevinçse,

Paylaşılan bir ekmek gibiyse sevgi;

SENİ SEVİYORUM !