17 Ağustos 2009 Pazartesi

Yazlığın Verandasında Uno Oynamak

Maaile yaz kış demeden zırt pırt oynadığımız, oynadıkça oynadığımız, oynayıp tekrar oynadığımız bir kart oyunu var ki bir sürü garip diyaloga neden oluyor aile içinde. Ve motor…

Oyunun son eli. Annem sinirden küplere binmiş çünkü diğer tüm elleri ben kazanmışım. Kağıtta öyle bir tablo var ki annem baktıkça sinirleniyor. Aklından yaptığı hesapları duyabiliyorum karşısında otururken: “Şimdi elinde dört tane 50 puanlık olsa, ben de oyunu Draw Four’la bitirsem çekse bir de dört tane. Ohh ohh. Kazanırım valla.” Kağıtlar dağıtılıyor. Bir annem bir ben bir annem bir ben. İkimizin de elinde bir kart kalmış, bakışıyoruz. Annem elindeki kartı atıyor ve son el olsa da kazanmış olmanın heyecanı var yüzünde. Ben kartımı açıyorum. “0” puan. Annemin yüz ifadesi görmeye değer.

Önceki el öyle bir sayı yemişim ki oturamıyorum yerimde. Sevgili kuzenim ve biricik annem kıs kıs gülüyorlar. Söylenip duruyorum. “Kaç yedireceğim şimdi göreceksiniz. Bana ha!” İlk kartı açıyorum. Atma sırası bende. Şimdi bilmeyenler için açıklayayım çok güzel bir kartımız var bu oyunda. “Skip” kartını attığınızda sizden sonraki oynama hakkını kaybeder ve bir sonraki oynar. Ben elimden çekiyorum söz konusu kartı, sinirle yere atarken dudaklarımdan şu cümle dökülüyor. “Skip atacam ha!” Annemin dik dik bakması kuzenim katıla katıla gülmesi garip bir ortam oluşuyor sıcak aile yuvamızda ve sonra hepimiz gülmeye başlıyoruz.

Uno oynamak deyince herkesin dağıtılırken eline gelmesini bitişte de elinde olmamasını istediği kartlardır siyahlı siyahlı Wild kartları. Çünkü eğer oyun devam ediyorsa bu kartların elinizde olması güç demektir ama biterken her ikisi de elli puan eder. El bitiyor herkes elinde kalan kartları hesaplayacak yirmi beş yaşındaki uyanık kuzenimin elinde bir Wild patlamasının dışında bir de yerden çekiyor bir Wild ve sonra “Şunu 20 yapalım ya! Hadi ya!” şeklindeki pazarlık çabası fevkalade eğlenceli.

Artık pek de yabancı olmadığınız kuzenimle oynuyoruz bu sefer karşılıklı. Kartları dağıtma sırası onda -ki bu bizim evde herkesin arkasına bakmadan kaçtığı bir şeydir. Bir deste kartı öbür desteye sokmaya çalışırken elinde dağınık kartlar yığını oluşuyor. O kartlara bakıyor. Ben kartlara bakıyorum. Sonra birbirimize bakıyoruz. Hüzünlü bir sesle mırıldanıyor. “Karıştıramadım.” Ben de aynı hüzünlü sesle cevap veriyorum. “Fark ettim.” Sonra kartları bir araya topluyor, bir güzel cebelleştikten sonra kartları dağıtıyor. Bu süre zarfında bende hiçbir yardım çabası yok.